15 Haziran 2012 Cuma

Akıl hakkında…


Akıl, insan için hayati önem taşıyan ve bir anlamda insanı insan yapan en önemli özelliklerden biridir. Derin düşünebilmek, incelikleri kavrayabilmek, hikmetli konuşabilmek, doğruyu yanlışı birbirinden ayırt edebilmek akıl sayesinde mümkün olabilir. Kuşkusuz bu özelliklerin önemini bugün dünya üzerinde bilmeyen yoktur. Ancak insanların birçoğunun bilmedikleri ya da gözden kaçırdıkları çok önemli bir gerçek vardır: Zannedildiği gibi her insan akıllı değildir. Her insan doğuştan belirli bir zekaya sahiptir, fakat akıl belirli şartlara bağlı olarak oluşan özel bir yetenektir. Bu iki kavram toplumda genellikle aynı anlamda algılanır. Oysaki Kuran'da bu konunun özü şöyle açıklanır:

… Onların çoğu akıl erdirmez. (Maide Suresi, 103)
İnsanların çoğu aklını kullanmamaktadır. Peki öyleyse "akıl" nedir? Aklın kaynağına nasıl ulaşılır? Kimler gerçekten akıl sahibidir? İşte bu soruların doğru cevabı bize sadece Kuran'da verilir. Çünkü Kuran Allah Katından indirilmiştir ve her konuda mutlak doğru bilgilere ulaşabileceğimiz tek kaynaktır. Kuran'a baktığımızda ise şu bilgiyi ediniriz; akıl ancak iman ile oluşabilmektedir.

Vicdanının sesini dinleyerek Allah'a yönelen her insan hiçbir fiziksel çaba harcamadan bu büyük nimete sahip olabilir. Yapılması gereken, Allah'a samimiyetle iman etmek, O'ndan gereği gibi korkmak ve Rabbimizin istediği gibi bir yaşam sürmektir. Bu samimi iman, insana aklı kazandırır. Hayatın her anını etkisi altına alan bu berrak akıl da insanı doğru yola iletir.

Gerçek akıl nedir?

Kitabın başında da belirttiğimiz gibi, "akıl" kelimesi toplumda genellikle insanların zeka düzeyini ifade etmek amacıyla kullanılır. Oysa akıl, zekanın çok üstünde ve çok daha derin bir kavrayış şeklidir.
Zeka, en bilinen anlamıyla insanın düşünme, gerçekleri algılama, yargılama ve sonuç çıkarma yeteneklerinin tamamıdır. İlk kez karşılaşılan ya da ani olarak gelişen olaylara uyum sağlayabilme, anlama, öğrenme, analiz yeteneği, beş duyunun, dikkatin ve düşüncenin yoğunlaştırılması, ayrıntılara dikkat edilmesi hep zeka sayesinde gerçekleştirilir. Örneğin zeki bir profesör olayların fiziksel işleyişini çok seri olarak kavrayabilir, bunları formülleştirebilir. Ya da hafızası güçlü olan zeki bir insan olaylardaki girift noktaları ve detay sayılabilecek pek çok konuyu anımsayabilir. Pratik zeka sahibi biri ise, karşılaştığı olaylara pratik ve kolaylaştırıcı çözümler getirebilir.


Akıllı bir insan ise, zekanın sağladığı tüm bu avantajları kullanmasının yanında, zeki bir insanın sahip olmadığı bir kavrayış ve yeteneğe de sahiptir.

Zeki bir insan, ancak belirli bir konuda çalışarak ya da kendisini eğiterek, edindiği bilgi ve birikimlerle bir şeyler başarabilir. Ancak tüm bunlar sadece öğrenmeye, ezbere ve tecrübelere dayalı becerilerdir. Dolayısıyla bu insan, belirli bir noktada tıkanıp kalma, çözüm bulamama, giriştiği bir işi sonuçlandıramama gibi durumlarla karşılaşabilir.

Akıl ve vicdan

Önceki bölümlerde de belirttiğimiz gibi, vicdanına uyan her insan kolaylıkla doğruyu ve yanlışı görür. Ancak kimi insanlar vicdanlarının sesini duydukları ve doğruyu söylediğini bildikleri halde onu bastırmaya çalışırlar. İşte böyle bir durumda da vicdanlarını örten bu kimseler doğrunun ve yanlışın ne olduğunu ayırt edemeyecek hale gelirler. Allah'ın büyüklüğünü ve bunun karşılığında kendi acizliklerini düşünmez, Allah'ın verdiği özellikleri kendi kendilerine elde ettikleri bir üstünlük sanır ve kendilerini büyük görmeye başlarlar.

Sözgelimi Allah'ın kendisine verdiği zeka ve beceri ile uzayın ya da insan vücudunun bilinmeyen sırlarını keşfeden bir bilim adamı düşünelim. Eğer bu kişi aklını kullanmıyorsa, evrendeki kusursuz düzeni ya da insan vücudunun kim tarafından yaratıldığını düşünmüyorsa, gereken vicdana ve kavrayışa da sahip olamaz. Keşfettiği şeyin mükemmelliği karşısında hayranlık duyup, onu yaratan Allah'a yönelerek O'nu övüp yücelteceği yerde, bulduğu şeyden dolayı gururlanır ve kendisinin övülmesini ister. Allah Kuran'da böyle kişilerin kendi hevalarını ilah edindiklerinden ve bu nedenle de kalplerinin mühürlendiğinden şöyle bahsetmiştir:

Şimdi sen, kendi hevasını ilah edinen ve Allah'ın bir ilim üzere kendisini saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözü üstüne bir perde çektiği kimseyi gördün mü? Artık Allah'tan sonra ona kim hidayet verecektir? Siz yine de öğüt alıp-düşünmüyor musunuz? (Casiye Suresi, 23) 
Ayette de belirtildiği gibi, kendisini ilahlaştırarak büyüklenen kişi artık gördüklerini ve duyduklarını kavrayamaz. Bunun sonucu olarak da akıl gibi büyük bir nimetten de yoksun kalmış olur.
Başka bir örnek olarak da doğadaki benzersiz tasarımları keşfeden ve pek çok canlının sahip olduğu kusursuz sistemler hakkında geniş bilgiye sahip olan bir araştırmacı düşünelim. Eğer bu kişi şahit olduğu bu tasarımların tesadüfen oluştuğunu söylerse büyük bir yanılgıya düşmüş olur. Ve böyle bir insanın akıllı olduğunu söylemek mümkün değildir. Çünkü akıl, insanın gördüğü canlılardaki ve sistemlerdeki mükemmelliği Allah'ın yarattığını kavrayabilmesidir.

Akıl gerçeğe ulaştırır


Akıl, imanı kavramamış pek çok insanın hayatlarında hiç yaşamadıkları "üst bir şuur boyutu"dur. Bu şuurda insanın zihni çok berraktır. Ancak bu berraklığı sağlayan etken ne beynin kapasitesi, ne kişinin zeka düzeyi, ne de yetenekleridir. Bu zihin berraklığının sebebi kişinin Allah'a ve Kuran'a olan imanıdır. Kuran'ı kendine rehber edinen insan, yanlış bildiği her türlü bilgiden arınmış ve bunların yerine sadece doğru bilgiler yerleştirmiş demektir.

Bu bilgilerin en başında, dünya hayatının gerçek yüzü gelir. Berrak akla sahip bir insan Kuran sayesinde Allah'ın dünya hayatını insanları denemek için geçici olarak yarattığını bilir. Dünyanın özel olarak çekici kılındığını ve süslendiğini, insanların bir kısmının kendilerini bu süslere kaptırarak asıl hayatları olan ahireti unuttuklarını açıkça görür. Ancak kendisi, Kuran sayesinde her olayın gerçek bilgisine ulaştığı için, ahiret hayatına yönelik hazırlık yapar.

Kuran'a göre insan hangi konularda aklını kullanmalıdır?


Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. Gece ile gündüzün art arda gelişinde (veya aykırılığında), Allah'ın gökten rızık indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve rüzgarları (belli bir düzen içinde) yönetmesinde aklını kullanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 4-5)

Allah gökten su indirdi, ölümünden sonra yeri onunla diriltti; işitebilen bir topluluk için bunda gerçekten bir ayet vardır. Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır, size onların karınlarındaki fers (yarı sindirilmiş gıdalar) ile kan arasından, içenlerin boğazından kolaylıkla kayan dupduru bir süt içirmekteyiz. Hurmalıkların ve üzümlüklerin meyvelerinden kurdukları çardaklarda hem sarhoşluk verici içki, hem güzel bir rızık edinmektesiniz. Şüphesiz aklını kullanabilen bir topluluk için, gerçekten bunda bir ayet vardır. (Nahl Suresi, 65-67)

Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Rad Suresi, 4)

Size bir korku ve umut (unsuru) olarak şimşeği göstermesi ile gökten su indirmek suretiyle ölümünden sonra yeri onunla diriltmesi de, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, aklını kullanabilecek bir kavim için gerçekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 24)

Akıl doğru düşünmeyi sağlar


Düşünmek, insanın en önemli özelliklerinden biridir. Ancak birçok insan bu özelliğini gerçekten hikmetli ve fayda verecek bir konu yerine, kendine ve çevresine hiçbir yarar sağlamayacak konular için kullanır. Kimi zaman saatlerce hatta günlerce düşünür ama harcadığı uzun vaktin ardından ortaya hiçbir sonuç çıkaramaz. Oysaki bir insanın faydalı düşündüğünü iddia edebilmesi için gördüğü, duyduğu, algıladığı ya da aklından geçirdiği bilgileri yarar getirecek bir sonuca bağlaması gerekir.

İşte akıl sahibi insanların farklılığı bu noktada kendini gösterir. Akıllı bir insan sadece düşünmüş olmak için değil, sonuç elde edebilmek, fayda sağlayabilmek, doğruyu bulabilmek ve güzel bir şeyler üretebilmek için düşünür. Düşüneceği konularıysa yine aklıyla belirler; hiçbir zaman için kendisine vakit kaybettirecek, sonuca ulaştırmayacak konulara dalıp, aklını boş şeylerle meşgul etmez. Örneğin, boş kuruntulara kapılmaz, şeytanın vesveseleriyle uğraşmaz, geleceğe yönelik endişe dolu düşüncelerle vaktini harcamaz…

Aklın kazandırdıkları


Akıl sahibi kimseleri Allah Kuran'da, "Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir." (Zümer Suresi, 18) şeklinde tanımlar. Bu kimseler Allah'ın kendilerine gösterdiği yola tam olarak uydukları, Kuran'ın tavsiyelerini titizlikle yerine getirdikleri ve vicdanlarına kesin olarak tabi oldukları için, Allah onları akıl gibi büyük bir nimetle ödüllendirmiştir.

Akıl, beraberinde insana pek çok nimetin daha kapısını aralayan son derece önemli bir özelliktir. Akıllı bir insan bulunduğu her ortamda, yaptığı her hareket ve söylediği her söz ile farklılığını hissettirir ve çevresinde büyük bir saygı ve hayranlık uyandırır. Akıl öylesine değerli bir özelliktir ki, insana hayatının sonuna kadar sürekli olarak yeni üstünlükler kazandırır.

İşte ilerleyen sayfalarda aklın insana kazandırdığı bu üstünlüklerden bazılarına değinerek, aklın ne kadar büyük bir nimet olduğu hatırlatılacaktır.

Güzel Ahlak

Akıl sahibi bir insanın kazandığı özelliklerin başında, insana dünyada ve ahirette pek çok güzelliğin yolunu açan Kuran ahlakı gelir. Akıllı bir insan, Allah'ın Kuran'da bildirdiği üstün ahlakı en titiz şekilde uygulayan insandır. Kuran'da insanlara dürüstlük, candanlık, samimiyet, alçak gönüllülük, yumuşakbaşlılık, merhamet, adalet, hoşgörü ve bağışlayıcı olmak ve daha pek çok ahlak güzelliği tavsiye edilir. Akıl sahibi bir insan da aklını kullanarak, karşılaştığı her olayda bu tavırları en güzel şekliyle uygulamayı başarır. Kuran ahlakını ne kadar titizlikle uygularsa, ahirette Allah'tan o kadar güzel bir karşılık görebileceğini bilir.

Allah'ın yardım ve desteği



Allah Kuran'da, "Ey iman edenler, üzerinizdeki (yükümlülük) kendi nefislerinizdir. Siz doğru yola erişirseniz, sapan size zarar veremez. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O, size yaptıklarınızı haber verecektir" (Maide Suresi, 105) hükmüyle inanan kimselere önemli bir gerçeği haber vermiştir: İnkarcılar, doğru yolda olan kimselere zarar veremezler.

Doğru yol ise ancak iman eden ve Kuran'a uyan akıl sahiplerinin ulaşabildiği yoldur. Bu kişiler, her konuda sadece Kuran'da kendilerine bildirilen doğruları rehber edinip, hayatlarını bu doğrulara göre düzenledikleri için her zaman Allah'ın desteği ve yardımıyla karşılık görürler. Allah iman edenlerin yardımcısıdır ve dinine yardım edenlere yardım vaat etmiştir. Ayette şöyle buyrulmaktadır:

… Allah Kendi (dini)ne yardım edenlere kesin olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır. (Hac Suresi, 40)
 
Allah, Kendisi'ne samimi bir kalple iman etmelerine karşılık inananları koruyup destekleyeceğini, onlara her işlerinde kolaylık sağlayıp yollarını açacağını bir başka ayetinde şöyle bildirmiştir:

Kim Allah'ı, Resûlü'nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır. (Maide Suresi, 56)

Günlük hayatta akıl örnekleri


Kitabın başından bu yana gerçek aklın ne olduğuna, nasıl kazanılabildiğine ve aklı artırmanın yollarına değindik. Ancak önemli olan kişinin, aklı kendi günlük hayatına nasıl aktarabileceğini, onu nerelerde ve nasıl kullanabileceğini görmesidir. Çünkü akıl, sadece büyük buluşlarla ortaya çıkan ya da hayatın ehemmiyetli görülen alanlarında başarılı olmayı sağlayan bir yetenek değildir. Aksine günlük yaşamın temizlikten yemeğe, giyimden sanata kadar tüm detaylarına yansıyan bir özelliktir. İşte bu nedenle bu bölümde aklın günlük hayata nasıl yansıdığı konusunda bazı örnekler verilecektir.

Akıllı bir insanın düşünme tarzı…

Akıllı bir insan herşeyden önce her an Allah'ın rızasını en fazla nasıl kazanabileceğini düşünür. Etrafında olup biten tüm olayları dikkatlice inceler ve vicdanıyla kendisinin bu ortam içerisinde yapması gereken en güzel tavrı tespit eder.

Düşüncelerine hiçbir konuda baskı uygulamaz; hür düşünür. Ufku alabildiğine geniştir. Özgür düşünmesini engelleyecek tüm taassuplardan, korkulardan ve fikri saplantılardan kurtulmuştur.
Düşüncelerine hiçbir sınır koymadığı için sürekli olarak sade ancak bunun yanı sıra son derece etkili fikirler bulur.

Aklını gereksiz konularla hiçbir şekilde meşgul etmez. Kendisine hiçbir fayda sağlamayacak, zaman kaybettirecek ve asıl önemli konulara vakit ayırmasını engelleyecek şeyleri düşünerek oyalanmaz.
Bulunduğu ortamın ve beraberindeki insanların ihtiyaçlarını düşünmeye öncelik tanır. Bu kişilerin güvenliklerine, sağlıklarına ve huzurlarına yönelik her türlü ihtiyacı gidermek için ne yapabileceğini düşünür ve eğer bu yönde bir sorun varsa hiç ertelemeden bunlarla ilgilenir.

Daima dine ve müminlere fayda getirecek şeyler düşünür. Sürekli olarak daha fazla hayır işlemek isteği ve çabası içindedir.

Kuran'da akıl örnekleri


Akıl sahibi kimselere Allah, Kuran'da anlatılan kıssalar üzerinde düşünüp ibret almalarını hatırlatmıştır. Yusuf Suresi'nde şöyle buyrulmaktadır:

Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kuran) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, herşeyin 'çeşitli biçimlerde açıklaması' ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir. (Yusuf Suresi, 111) 
 
Kuran'daki bu hatırlatma doğrultusunda ilerleyen satırlarda peygamber kıssalarında yer alan akılcı davranışlardan yalnızca birkaçına dikkat çekilerek, aklın kazandırdığı üstünlük bir kez daha ortaya konacaktır.

Zülkarneyn'in aşılamaz sağlamlıkta bir set inşa etmesi

Kuran'da Allah'ın kendisine sapasağlam bir iktidar verdiği ve "özü kapsayan bir bilgi"ye sahip olduğu bildirilen Hz. Zülkarneyn'den bahsedilmiştir. Kuran'da Zülkarneyn kıssası şöyle anlatılır:

Sana (Ey Muhammed,) Zülkarneyn hakkında sorarlar. De ki: "Size, ondan 'öğüt ve hatırlatma olarak' (bazı bilgiler) vereceğim. Gerçekten, Biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik ve ona herşeyden bir yol (sebep) verdik. (Kehf Suresi, 83-84)

Kuran'da akılsızlık nasıl tanımlanıyor


Cahiliye toplumunda akılsızlık deyince ilk akla gelen, zeka geriliği ya da anormallik gibi kavramlardır. Akılca zayıf olan insanların, zihin hastalıkları hastanelerinde bulunan, ağır, anlaşılmaz konuşmalar yapan, algı bozukluğu çeken ve hatta belki de ilk anda göze çarpan birtakım fiziksel kusurları olan kimseler oldukları düşünülür. Oysa bu sayılanların, Kuran'da anlatılan gerçek akılsızlıkla hiçbir bağlantısı yoktur.

Kitabın başından bu yana anlattığımız gibi akıl, bir insanın vicdanını sonuna kadar kullanarak hayatının her anında Allah'ın en razı olacağı ve Kuran'a en uygun olan tavrı seçmesi ve bunun sonucunda da tüm hayatını kapsayan bir düşünce ve tavır mükemmelliği kazanmasıdır. Ayrıca aklıyla yeryüzünde bulunuş amacını, kendisini yaratan Allah'ın sonsuz kudretini kavrayabilmesidir.

Bu bilinçten yoksun olan insanlar ise akılsız kimselerdir. İnsanların çoğu, televizyonda seyrettikleri kişilerde, aynı apartmanda oturan komşularında, üniversite mezunu olan bir gençte ya da mevki sahibi bir işadamında böyle bir akıl zayıflığı olabileceğine hiçbir şekilde ihtimal vermezler. Oysa akılsızlık, insanların kendilerine, dünyada ve ahirette en güzel hayat şeklini bildiren Kuran'a uymak ve güzel bir hayat yaşamak varken, bunun yerine cahiliye sistemini benimsemeleri ve bundan dolayı da sıkıntılı ve zor bir hayat sürmeleridir. Bu nedenle de insanın çevresindeki pek çok kişide bu akıl zayıflığına rastlaması mümkündür.

Allah, Kuran'da insanların dünya hayatından ve cahiliye sisteminden yana yaptıkları seçimin yanlışlığına dikkat çekmiş ve onları bu durumu düşünerek akletmeye çağırmıştır:

Aklın önündeki engeller


Önceki bölümlerde de bahsedildiği gibi, her insan akıllı olma ve aklın kazandırdığı güzelliklerden yararlanma imkanına sahiptir. Bunun için yapması gereken şey, Allah'ın büyüklüğünü görmek ve dünyadaki yaşamını O'na gereği gibi kulluk ederek geçirmektir. Bu gerçeği kavrayan bir insan artık dosdoğru bir yolu izlemektedir. Çünkü iman eden bir insanı yönlendiren, ona yol gösteren tek rehber Kuran'dır. Allah Kuran'da aklı örten tüm konuları açıklamış ve insanlara bunlardan arınmanın yollarını göstermiştir.

Allah'ın çağrısına uyan kişinin aklı, üzerini örten tüm pisliklerden arınarak, temiz ve berrak bir hal alır. Bu temizliği sağlayan şey ise Kuran'ın ve imanın kazandırdığı temiz mantık örgüsü ve doğru düşünme yeteneğidir. İnsan cahiliye toplumunun mantık örgüsünden, düşünce yapısından ve bu hayatın getirdiği pisliklerden ne kadar arınır ve Kuran ahlakını ne kadar yaşarsa aklı da o kadar gelişir. Cahiliye alışkanlıklarının her birinden kurtulduğunda, aklının üzerindeki baskılardan da kurtulur ve böylece Kuran'da bahsedilen akıl sahibi kimselerden olur. Bunun aksinde ise, aklın önü engellerle dolar ve kişi bile bile kendini helake sürüklemiş olur.

Bu bölümde Kuran'da Allah'ın aklı örteceğini bildirdiği konulara değinilecektir. Ayrıca bunlardan kurtulmanın yine sadece Kuran'da bildirilen çözümleri de ortaya konacaktır.

Şirk

Şirk, bir insanın Allah'a ortaklar koşması, kendine Allah'ın dışında ilahlar edinmesi demektir. Şirk koşan kişinin ilah edindiği değerler, bir insan veya herhangi bir canlı olabileceği gibi, bir tutkuyu veya bir ideali hayatının amacı haline getirmek de olabilir. Kişi bu değerleri  Allah'ın rızasını kazanmaktan daha önemli görüyorsa, ona Allah'tan daha çok ya da eşdeğerde bir sevgi duyuyorsa, işte o kişi Allah'a şirk koşuyor demektir.

Günlük hayatta akılsızlık örnekleri


Aklını kullanamayan insan, önceki bölümde gördüğümüz gibi hem dünyada, hem de ahirette büyük bir kayıp içindedir. Ancak bu kaybı, yalnızca manevi yönde bir kayıp olarak değerlendirmek doğru olmaz. İnsan, günlük yaşantısı içinde de akılsızlığın neden olduğu çeşitli sıkıntılar, huzursuzluklar ve kayıplarla karşılaşır.

İşte bu bölümde akılsız bir insanın hayatı boyunca peşini bırakmayan bu aksaklıklardan bazı örnekler vererek, bu tehlikenin ciddiyetini anlatacağız.

Akılsız bir insanın tedbirsizliği…

Gazetelerde ya da televizyon haberlerinde tedbirsizlik sonucu meydana gelen pek çok olaydan bahsedildiğine şahit oluruz. Ve bu olayların ardı arkası bir türlü kesilmez. Gazetede anlatılan olayları okuduğu halde çoğu insan benzeri hataları kendisi de yapar. Gece uyurken sobadan zehirlenenlere, tüpgaz patlamasında yaralananlara, balkondan düşen çocuklara, parmaklarını fabrika makinalarına kaptıranlara ve bunlara benzer türde kazalara maruz kalan daha pek çok insana rastlamak mümkündür. Kuşkusuz bu tür haberler, dinden uzaklaşan toplumların, günlük hayatta yaşadıkları akılsızlık örneklerinden bazılarıdır. Bu insanlar, olayların birkaç aşama sonrasında nasıl gelişebileceği konusunda isabetli tahminlerde bulunamazlar. Aynı şekilde geçmişte yaşadıkları tecrübelerden de ileride kullanabilecekleri akılcı sonuçlar çıkaramazlar. Ellerindeki imkanları akıllarıyla değerlendiremedikleri için karşılaştıkları olaylarda olası tehlikeleri önleyebilecek akılcı tedbirler de alamazlar.
Aklını kullanamayan bir insanın tedbirsizliği sonucunda ortaya çıkan tehlikeli kaza ve olaylardan bazılarını şöyle sıralamak mümkündür:

Akılsızlığın getirdiği kayıplar


Akılsızlığın sebep olduğu en büyük kayıplardan biri, kuşkusuz insanları Allah'ın dininden uzaklaştırmasıdır. Dinden uzaklaşan insanlar ise cennetten de uzaklaşır ve sonsuz bir cehennem hayatına sürüklenirler. Akılsızlıkları bu insanlara doğru olanı yanlış, yanlış olanı da doğru gösterir; bu nedenle dünyadaki hayatı gerçek hayat zanneder ve asıl olan ahiret hayatını uzak görürler. Burada bulundukları süre boyunca Allah'ın rızasını ve cennetini kazanabilmek için çaba harcamaz ve cehennem azabının kendilerine de dokunabileceğini hiç hesaba katmazlar. Ahirette bu gerçeklerle karşılaştıklarında ise "keşke akıl etmiş olsaydık" diyerek pişmanlıklarını dile getirir ve akılsızlığın kendilerini nasıl büyük bir kayba soktuğunu itiraf ederler. Kuran'da onların bu pişmanlığına şöyle yer verilmiştir:


O gün, cehennem de getirilmiştir. İnsan o gün düşünüp-hatırlar, ancak (bu) hatırlamadan ona ne fayda? Der ki: "Keşke hayatım için, (önceden bir şeyler) takdim edebilseydim." (Fecr Suresi, 23-24)

Ateşin üstünde durdurulduklarında onları bir görsen; derler ki: "Keşke (dünyaya bir daha) geri çevrilseydik de Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve mü'minlerden olsaydık." (En'am Suresi, 27)

Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık." (Mülk Suresi, 10)

Kuran'da akılsızlık örnekleri


Tarih boyunca yaşamış olan insanların yaptıkları akılsızlıklara Kuran'da çeşitli örnekler verilmiştir. Kuşkusuz bu örnekleri öğrenmek, akılsızlığın zararlarını daha iyi kavrayabilmek ve sonuçlarından da sakınmak açısından faydalı olacaktır.

Hazineler sahibi Karun

Kuran'da Allah'ın, Hz. Musa'nın kavminden olan Karun'a büyük bir mülk verdiği şöyle bildirilmiştir:
Gerçek şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: 
 
"Şımararak sevinme, çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez." "Allah'ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah, bozgunculuk yapanları sevmez." (Kasas Suresi, 76-77)
 
 
Ayetlerde görüldüğü gibi, kavminin diğer üyeleri Karun'a, sahip olduğu bu mülkü kendisine verenin Allah olduğunu unutmamasını,    Allah'a şükretmesini ve malını Allah'ın razı olacağı şekilde kullanmasını hatırlatmışlardır. Ancak Karun onların tüm bu hatırlatmalarına karşın büyüklük taslamış ve bu zenginliğin kendisine sahip olduğu bir bilgi dolayısıyla verilmiş olduğunu iddia etmiştir:

Sonuç


Dünyada iken akıllarını gereği gibi kullanmadıkları için ahirette pişmanlık duyarak yakınan akılsız kimselerin durumundan Kuran'da şöyle bahsedilmiştir:


Ve derler ki: "Eğer dinlemiş olsaydık ya da akıl etmiş olsaydık, şu çılgınca yanan ateşin halkı arasında olmayacaktık. (Mülk Suresi, 10)
 
 
Kuşkusuz insanın, böyle bir ihtimalin kendisi için de söz konusu olabileceğini düşünmesi, büyük bir korku duymasını ve pek çok şeyi henüz vakit varken idrak etmesini sağlayacaktır. Bu durumda insan, eğer cehennem gibi bir sonla karşılaşırsa muhtemelen aklından pişmanlıkla şu düşünceler geçecektir:
Dünyada iken vicdanıyla açıkça gördüğü, belki de kendisine defalarca hatırlatıldığı ve önünde hiçbir engel olmadığı halde, bile bile aklın yolundan yüz çevirmiştir…


Ama o sırada artık geri dönüp de durumunu telafi edebilmesinin kesinlikle mümkün olmadığı cehennem ateşinin içindedir…

Dünyada iken Allah'ın azabı kendisine hatırlatılmış, ama kendisi kibiri sebebiyle bu uyarıları dinlememiştir…

"Nasıl olsa önümde daha uzun bir hayat var, daha sonra telafi ederim" diyerek doğru olan davranışları sürekli ertelemiştir…

Dünyada sahip olduğu zenginlik, güzellik veya bilgi kendisini büyüklük hissine kaptırmış ve Allah'a itaat etmesini engellemiştir…

Ama o anda artık içerisinde bulunduğu ateşten ve azaptan kurtulabilmek için yapabilecek hiçbir şeyi yoktur, apaçık bir çaresizlik içindedir…

Yaratılış Gerçeği -1-


kuşlar
Evrendeki tüm ilmin sahibi olan Allah, uçuş sırasında yüksek miktarda oksijene ihtiyaç duyan kuşlar için kompleks bir solunum sistemi yaratmştır. Kuş akciğerleri, kara canlılarının akciğerlerine göre tamamen ters biçimde işler. Kara canlıları havayı aynı kanaldan alır ve verirler. Kuşlarda ise hava, akciğerlerde sürekli tek bir yönde hareket eder. Bu, akciğerlerin etrafında bulunan özel "hava kesecikleri" tarafından sağlanmaktadır. Böylece kuşun yüksek enerji ihtiyacı karşılanmış olur.
www.olumgercegi.com
bebek
O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanların tümü O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakimdir.
(Haşr Suresi, 24)
kaplan
Kaplanlar genellikle gece avlanırlar. Gece görüşleri insanınkinden 6 kat daha iyidir. Diğer kediler gibi avlarını pusuya yatarak yakalayan kaplanlar çok sessiz ve fark ettirmeden hareket ederek, avlarını takip ederler.
www.ahiretvar.com
kutup ayısı
Kutup ayıları, buzullarda yaşamak üzere yaratılmışlardır. Bir kutup ayısı, ayak parmaklarının arasındaki oyuklar sayesinde buz yüzeyini vakum etkisiyle kolaylıkla kavrar. Böylelikle buz üzerinde uzun mesafeleri kaymadan rahatça yürüyebilir. Parmaklarının arasındaki ağımsı yapı sayesinde ise, saatte 10 km hızla yüzebilir ve 100 km gibi bir mesafeyi hiç dinlenmeden kat edebilir.
www.sosyaldarwinizm.com
kaplan
Karanlıkta dolaşan aslanların ışığı mümkün olduğu kadar fazla toplayabilmeleri için gözlerinde özel bir yaratılış vardır. Bu sayede mükemmel bir gece görüşüne sahiptirler. Diğer canlılara göre daha büyük olan göz bebekleri ve lensleri aslanları iyi birer avcı yapan en önemli özelliklerdendir. Allah bu canlıları içinde yaşadıkları ortama en uygun Aözelliklerle birlikte yaratmıştır.
www.peygamberlerimiz.org
kuzu ve çocuk
Ve hayvanları da yarattı; sizin için onlarda ısınma ve yararlar vardır ve onlardan yemektesiniz. 
(Nahl Suresi, 5)
yunus
Bir yunus 3 km uzakta yan yana duran iki ayrı metal parayı, ses dalgalarını kullanarak birbirinden ayırt edebilir. Yunuslar birbirlerine 220 km uzaklıktan mesaj yollayabilirler.
www.munafikliklamucadele.com
köpek yavruları
Köpeklerin burunlarındaki koku hücrelerinin sayısı insanlarınkinden kat kat fazladır. Bu nedenle sokakta yürüyen bir insan ile yanında gezdirdiği köpeğin algıladıkları kokular aynı değildir. Köpek, sahibinin farkına varmadığı kokulardan, bulunduğu ortam ile ilgili çok detaylı bilgi edinir. Havadaki en küçük oranlardaki kokuları dahi güçlük çekmeden tespit eder. Söz konusu özellikleri nedeniyle, kayıp insanları, patlayıcı maddeleri ve felakete uğramış kişileri bulmakta köpeklerden faydalanılır.
www.olumgercegi.com
kız çocuğu ve manzara
Yeryüzündeki tüm canlı varlıkların temel yapı taşı karbon elementidir. Canlıların bedenlerini oluşturan organik moleküller, yani proteinler, yağlar, karbonhidratlar karbon atomlarının farklı bileşiklerinden meydana gelmiştir. Karbon elementi, ancak devasa yıldızların merkezinde özel reaksiyonlar sonucunda üretilir. Bu mucizevi reaksiyonlar gerçekleşmese, bugün evrende karbon diye bir element, diğer anlamıyla canlılık diye bir kavram olmayacaktı. Bu örnek, evrenin tek bir anda mükemmel şekilde yaratıldığının açık bir delilidir.
www.psikolojiksavas.net